Blogger tarafından desteklenmektedir.

.

.


5. sınıfta alnımda koskoca bir sivilce çıkmasıyla başladı aslında bu hikaye. Zaman geçtikçe ve ben o sivilceyle uğraştıkça yüzümün her yerini sardılar. Gitmediğim hastane kullanmadığım krem çeşitleri kalmadı ama asla benden kopamadılar, hatta gün geçtikçe daha da arttılar. Ben onlarla yaşamaya alışamadım ama onlar beni çok sevdiler.

Zaman geçti lise 2'de kortizonlu bir ilaç sayesinde sivilcelere kesin çözüm olduğunu öğrendim. Tabi durur muyum hemen Ege Üniversitesi'nde aldım soluğu. Prof. Dr. İdil ÜNAL Roaccutane tedavisinin iyi geleceğini fakat bazı şartları olduğunu söyledi ;

  • Her ay kan aldırmak için hastaneye geleceğimi,
  • Bol bol su tüketeceğimi,
  • Ruhsal olarak iyi olmam gerektiğini,
  • Bu tedavi sürecinde kilo alacağımı,
  • Dudaklarımın,yüzümün,ellerimin inanılmaz derecede kuruyacağını,
  • Saçlarımın az da olsa döküleceğini söyledi.                                                                                                                  
Bunlar benim için asla önemli değildi. O an düşündüğüm tek şey şu yüzümdekilerden artık kurtulmak istediğimdi. İdil Hanım daha sonra da bu tedavi sürecinde ilk önce olduğumdan daha da sivilceleneceğimi ve bunu kafama takmamam gerektiğini söyledi. Çünkü ciltte var olan sivilceyi cildin kusması gerekiyormus ve bu süre 2 3 hafta kadar sürüyormus. Bu dönemde kullandığım doz miktari 10 mg.dı. 10 mg mı günde 2 kez sabah ve aksam yemeklerden sonra içiyordum. Nitekim İdil Hanım'ın dediği de oldu. Yüzüm olduğundan daha fazla sivilcelendi. Bunu kafama takmıyordum çünkü araştırdığım ve İdil Hanım'ın söylediğine göre bunun iyileşmeye yönelik bir adım olduğunu biliyordum. Ayrıca dudaklarım aşırı derecede kuruyordu.Bunu önlemek için de Bepanthen kullanıyordum.


Yaklaşık 3 ay kadar 10 mg. kullanmaya devam ettim. Her ay hastaneye gittim,kan alındı ve her şey yolunda gidiyordu.

İdil Hanım bu sefer dozu yükselteceğini söyledi ve artık ilacı 10 mg + 20 mg. olarak kullanmaya başaladım. Sabah kahvaltısından sonra 10 mg. ı, akşam yemeğinden sonra ise 20 mg. ı içiyordum. Yüzümde gözle görülür değişim vardı ve gerçekten o sıralar kendimi dünyanın en mutlu insanı gibi hissediyordum.



İdil Hanım'ın en başta da dediği gibi kilo almaya başladım. Beni en çok üzen şey bu oldu ama yüzümdeki değişiklikleri gördüğüm için bu kilo sorununu pek aklıma takmıyordum.

1 seneye yakın Roaccutane tedavim sürdü. Son kontrole gittiğimde İdil Hanım artık ilacı kullanmama gerek kalmadığını yüzümün gerçekten iyileştiğini söyledi. Sadece tek sorun bu sivilcelerin bıraktığı izlerdi. Onlar için de LA ROCHE-POSAY markasının EFFACLAR JEL ve EFFACLAR DUO ürünlerini tavsiye etti.

 LA ROCHE-POSAY EFFACLAR JEL


Yağlı ve hassas ciltler için temizleyici jel.Cildi kirden ve fazla sebumdan arındırıp,cilde temizlik ve tazelik veriyor.İçerisinde termal su içeriyor. Sabun,alkol ve paraben içermiyor. Ben bu ürünü her gün sabah kalktığımda ve akşam yatmadan önce 2 kez elimi ıslatarak,cilde yavaşça masaj yaparak uygulayıp daha sonra duruluyordum. (Puan: 10/10 )


LA ROCHE-POSAY EFFACLAR DUO 



Bu ürün gözenekleri temizleyeceğini,siyah noktaları,sivilceleri,yaraları gidereceğini ve cildi bebek yüzü gibi yapacağını vadediyor. Ben bu ürünü Effaclar Jel ile birlikte kullanmıştım. Doktorumun dediğine göre de Effaclar jel i her gün Effaclar Duo'yu günaşırı kullanmam gerekiyordu. Yaklaşık 2 ay kadar bu iki ürünü kullandım ve gerçekten çok memnun kaldım. Yüzümdeki izler,lekeler gözle görülür bir şekilde azalmaya başlamıştı. (Puan:10/10)

 Böylelikle sivilce tedavim burada son buldu. Fakat aradan 2 sene sonra sivilceler tekrarlamaya başladı.Yine eskisi gibi büyük,kızarık şekilde geri döndüler. Roaccutane tedavisi görenlerin çoğu bu sorunla karşılaşıyorlarmış. Tekrar kullanmayı çok düşündüm ama daha fazla kilo almak istemediğim için pek gözüm yemedi açıkçası. (Şu zamana kadar özel günler haricinde fondöten vb. ürünler kullanmadım.)

Şu an 21 yaşındayım eskisi gibi büyük ve kızarık sivilcelerim artık yok. Arada tek tük çıkıyor. La Roche-Posay markasının ürünlerinden sonra az da olsa kalan lekelerim hala benimle. Onlarla da yaşamaya alıştım artık :)

Şunu unutmamak gerekir ki; herkesin bünyesi, ilaçlara göstereceği tepki,yan etkileri farklıdır. O yüzden bana iyi ya da kötü gelen şey size tam tersi etki gösterebilir. Bu sadece kullanmak isteyenlere karşı anlatmak istediğim bir şeydi. Son olarak diyeceğim şey özellikle Roaccutane 'ı ASLA doktorunuza danışmadan kullanmayın!

Share
Tweet
Pin
Share
8 yorum



Üniversite sınavlarında ikinci deneyimi yaşayanlar arasındayım ben de.Açıkçası liseden beri tek hayalim psikolojik danışmanlık ve rehberlik bölümü okumak istememdi fakat şartlar (puanlar :) ) bu istekten vazgeçmemi zorunlu kıldı. Daha sonra bir arkadaşımın tavsiyesiyle Sakarya Üniversitesi'nde 4 yıllık İnsan Kaynakları Yönetimi bölümü olduğunu öğrendim. Oturup baya bir araştırmasını yapıp bilgilendikten sonra benden neden İK 'cı olmasın diye düşündüm ve şuan Sakarya Üniversitesi İnsan Kaynakları Yönetimi 3.Sınıf öğrencisiyim.

Peki İnsan Kaynakları NE DEĞİLDİR?


Şimdi size bir kaç anımdan bahsedeceğim,bunlar öyle bir aklıma kazındı ki ömrüm boyunca anlatacağıma eminim :)

Tercih sonuçları açıklandığında istediğim yer oldu diye tabiki de çok sevinmiştim. Artık kendimi İK'cı Dilara Akgümüş gibi görürken aile büyüklerimin daha İnsan Kaynakları'nın ne olduğundan haberi yoktu :)

  • Anneannem İzmir dışına çıkmamı asla istemiyordu ama malesef bu acı (!) haberi ona verince '' İnsan Kaynakları ne? Yeni yeni icatlar çıkardın başımıza, ilk kez duyuyorum , hukukçu olacaktı benim en büyük torunum ahh vahh '' diyerek ilk yorumunu yaptı.
  • Daha sonra babaannem de bir tanıdığıyla bölümümün 4 yıllık olmadığı hakkında tartışmaya girdi. (Tabiki kazanan babaannem oldu :) )
  • Yine bir teyzenin ''Hangi bölümü kazandın kızıım?'' sorusuna ''İnsan Kaynakları Yönetimi '' diye cevap verdiğimde Ayşeee! kızıım bak Dilara İNSAN HAKLARI bölümünü kazanmış ne güzel bir bölüm sen de düşün bunu.'' gibi geri dönütler aldım.

Velhasıl kelam; İnsan Kaynakları; anneannemin deyimiyle yeni bir icat değil, babaannemin tartıştığı kişiye göre sadece 2 yıllık bir ÖnLisans bölümü değil, Teyzeye göre de İnsan Hakları değil :)






İnsan Kaynakları Yönetimi Çalışanları;
  • İşe alım için iş ilanı oluşturma sürecini gerçekleştiren,
  • Başvurulan arasında en uygun adayın seçilmesi için kafaları yiyen,
  • İş görüşmeleri ve mülakat süreciyle ilgilenen,
  • İşe alımı gerçekleştirip, şirkete kaydeden,
  • Oryantasyon ve adaptasyon sürecini yöneten,
  • Çalışanların tatil derdine derman olan,
  • Avans,ücretlendirme işlemiyle uğraşan,
  • Gerçekleştirilen performansı ölçen,
  • Şirket içindeki refahı,huzuru sağlamaya çalışan 'ne yapıyorsun evladım,mesleğin nedir senin?' diyen ablalara,abilere,amcalara,teyzelere cevap niteliğinde olan ,işi yokmuş gibi görünüp aslında o masa başında şirketin geleceğini tayin eden koca yürekli insanlardır İK'cılar.


Onları sevin :)



Sakarya Üniversitesi / İşletme Fakültesi - İnsan Kaynakları Yönetimi Tanıtım Filmi

Share
Tweet
Pin
Share
7 yorum
münire izmir ile ilgili görsel sonucu


İzmir'e yolunuz düştüğünde tereddütsüz gidilecekler listesine eklenecekler arasındadır Münire.Ne kadar küçük bir yer olsa da (20 metrekare) büyüleyici atmosferiyle sizi alıp eskilere götürecek kadar büyük bir yere sahip aslında.




'Eskici, Kahveci, Gazozcu' sloganından da anlaşılacağı gibi menüde 30 çeşitten fazla gazoz var.Denizli'den Zafer,Sakarya'dan Neşe,Ordu'dan Ufuk vs. olarak sayabiliriz. Gazozun yanında ikram edilen leblebi ise kafeyi daha bir çekici ve sevimli kılıyor. Kahveyi de sadece Türk kahvesi olarak sınırlamamışlar. Süvari Kahvesinden Çilekli Kahveye kadar farklı tatlar deneyebilirsiniz.Gazoz fiyatları 5-6 tl,kahve fiyatları 4-5 tl arasında değişiyor. Ayrıca kafenin sahibi Özgür Bey'in antika merakı sebebiyle kafenin içerisinde bulunanların hepsi satılık.Eski tüplü televizyonlar,daktilolar,gaz lambaları,telefonlar,fotoğraf makineleri hatta oturduğunuz sandalyeler bile...



Bu şirin kafe adını kafe Sahibi Özgür Bey'in babaannesinden alıyor.

Gazozunuzu,kahvenizi vs. yudumlarken plaktan çalan eski müziklerle huzur bulacaksınız.Başta da dediğim gibi İzmir'e geldiğinizde mutlaka uğrayıp bu farklı atmosferi siz de tadın.
Özgür Bey gerçekten o kadar detaylı düşünmüş ki sizi eskilere bir kere daha götürecek eski tatlar da mevcut kafenin içerisinde.


Eski Tatlar Bakkaliyesi 





İçerisinde benim de çok sevdiğim şekerli leblebi tozundan, patlayan şeker,Cino,Şıpsevdi,Ekşiyüz'e kadar abur cuburlar mevcut. Sevdiklerinizi mutlu etmek amacıyla hepsinin içinde olan paketi de 10 tl'ye satın alabiliyorsunuz.


O zaman; OLURSA OLUR,OLMAZSA GAZOZ İÇERİZ! :) 





*Benim favorilerim arasında Çikolatalı Gazoz ve Dağ Çilekli Türk Kahvesi var. Her gittiğimde farklı tatlar deniyorum.




Peki Münire Nerede?

Alsancak Kıbrıs Şehitleri Caddesi'nin ortasındaki Garanti Bankası'nın yanındaki sokaktan girin.(1484 sokak) 250-300 m. yürüyün,sol tarafta küçücük ama aslında büsbüyük olan Münire'ye ulaşacaksınız.

Şimdiden bol keyifli ve huzurlu günler diliyorum... :)

Share
Tweet
Pin
Share
15 yorum
Newer Posts

Ben Kimim?

Adım Dilara❤
5 Kasım 1995 İzmir doğumluyum. Sakarya Üniversitesi'nde İnsan Kaynakları Yönetimi son sınıf öğrencisiyim.
Sevdiğim,tavsiye ettiğim,deneyimlediğim,gezip gördüğüm,sizinle paylaşmak istediğim herşeyi yazmak istedim. Ben zevkle yazıyorum,umarım siz de en az benim kadar zevkle okursunuz.
Hoşgeldiniz :) ❤

Beni Takip Edin❤

  • İnstagram
  • Pinterest
  • Twitter

Blog Arşivi

  • ►  2017 (4)
    • ►  Mayıs (2)
    • ►  Ocak (2)
  • ▼  2016 (3)
    • ▼  Haziran (3)
      • Sivilce Hikayem: Mucizevi Roaccutane ve La Roche-P...
      • İnsan Kaynakları Nedir? NE DEĞİLDİR? :)
      • Eskici,Kahveci,Gazozcu:MÜNİRE

❤❤❤

Bana Ulaşın❤

Ad

E-posta *

Mesaj *

Sponsor

Bumerang - Yazarkafe

Created with by ThemeXpose | Distributed By Gooyaabi Templates