Blogger tarafından desteklenmektedir.

.

.
Herkese tekrar merhaba! ❤
İnstagram hesabımda Aliexpress'ten alınabilecek fırçaların görsellerini yayınladıktan sonra Aliexpress hakkında birçok soru aldım. Hepsine ayrı ayrı cevap vermektense toplu yanıt olması açısından görsellerle detaylı bir Aliexpress yazısı yazmak istedim.Sıkça sorulan soruları 'kendi deneyimlerim' doğrultusunda soru-cevap şeklinde yanıtladım. Aşağıdaki sorular dışında sormak istedikleriniz olursa yorumlar kısmından ya da Instagram DM 'den bana ulaşabilirsiniz. 

Aliexpress Nedir?

Teknolojik aletlerden ev gereçlerine,telefon kılıflarından makyaj malzemelerine kadar geniş ürün yelpazesi bulunan uygun fiyata birçok ürün satın alabileceğiniz satıcıdan direkt alıcıya ulaşan Çin merkezli dünyanın en büyük e-ticaret sitesidir. 

Güvenli Bir Şekilde Nasıl Alışveriş Yapabilirim?

Bu gerçekten en sık sorulan en merak edilen sorulardan. Ana başlıklar halinde maddeler şeklinde aşağıya yazıyorum. Başlıkları da tek tek görseller ile beraber inceleyelim.

1.Satıcının puanı
2.Ürünün kaç kişi tarafından satın alındığı
3.Ürüne gelen geribildirimler
4.Bulunduğunuz ülkedeki alıcı yorumları

Ben genellikle Aliexpress'in mobil uygulamasından alışveriş yaptığım için sizlere de o şekilde anlatmak istedim.

Adım Adım Sipariş Verme


İlk olarak mobil siteye giriş yapıyoruz.

Android için Aliexpress Uygulaması
Apple için Aliexpress Uygulaması




Karşımıza böyle bir ekran çıkıyor. 
(Sizin aramalarınız,favorileriniz doğrultusunda Aliexpres,anasayfanızda size ona göre ürünler öneriyor.)

'Şunun için alışveriş yapıyorum' ya da aşağıdaki 'Ara' kısımlarında istediğiniz ürünü aratabilirsiniz.

Fırça seti alışverişi yapacağımızı varsayalım.




Arama kısmına fırça seti yazdık ve karşımıza bir sürü fırça setleri çıktı.
Benim izlediğim yol ilk olarak Best Match  yazan yere tıklayıp Sipariş Sayısı seçeneğine tıklamak.


 Sipariş Sayısı en çok olandan en az olana doğru sıralanmış bir liste çıkıyor karşımıza.
Sipariş sayısı ne kadar çoksa güvenilirlikte o kadar artıyor diye düşünüyorum. Sonuçta sipariş sayısı demek alıcıya ulaşmış ürün demek. Aksi takdirde ucuzdan pahalıya fiyat seçeneğini tıkladığımızda sipariş sayıları az olan bir sürü ürün çıkıyor karşımıza. Benim önerim fiyatı ucuz diye sipariş sayısı az olan ürünleri tercih etmemeniz.

Şimdi ilk sıradaki fırçayı beğenip almaya karar verdiğimizi varsayalım. 



Sipariş sayısına baktıktan sonra ilk olarak yapacağımız şey mağazanın puanına bakmak. Sayfayı aşağıya indirdiğimizde Mağaza Bilgisi'ni görebiliriz. Araştırdığım kadarıyla olumlu geri bildirimin %90'dan aşağı olan satıcılardan alışveriş yapılmaması gerekiyormuş.





Mağazanın puanına baktıktan sonra yapacağımız şey yukarı çıkıp geri bildirimleri okumak. Görsellere göz gezdirmek. Ben özellikle Türkiye seçeneğindeki yorumları okuyorum.




Tüm araştırmalarımızı yapıp üründen ve mağazadan gerçekten memnun kaldığımıza karar verdiğimizde (eğer renk seçenekleri varsa) Handle Color seçeneğinden ürünümüzün rengini seçiyoruz. Alışverişimize devam edeceksek Sepete Ekle seçeneğine ya da hemen satın alacaksak Şimdi Satın Al seçeneğine tıklıyoruz.
Daha sonra karşımıza çıkan bilgileri doldurmamız gerekiyor. Adres kısmında önemli olan tüm kelimeleri İngilizce kurallarına uygun yazmamız. Adresimizi İngilizce olarak değil sadece ingilizce kurallarına uygun olarak yazıyoruz. (Ü'leri U,Ş'leri S vs.)

Daha sonra şimdi öde seçeneğine tıklayarak ödememizi gerçekleştiriyoruz.

Kargo Ücreti Öder Miyim?

Çoğu üründe kargo ücreti ödenmiyor. Ama yine de dikkat edilmesi gerekiyor. Bazı satıcılar ürünlerinin altında Sevkiyat Ücreti olarak miktarı yazıyorlar. Sepete attığınız ürünlerinizi satın alırken kargo ücreti olarak belirtilen bir kısımdan da ücret ödeyip ödemeyeceğinizi kontrol edebilirsiniz.

Kargo Takibini Nasıl Yapabilirim?

Kargolar takipli ve takipsiz kargo olmak üzere ikiye ayrılıyor. Takipsiz kargolarda takip numaranızı aratsanız dahi ürün hakkında hiçbir bilgiye ulaşamıyorsunuz. Takipsiz kargo kullanan satıcılar genelde bu postayı tercih ediyor: China Post Ordinary

Takipli kargomuzu da nasıl kontrol edeceğimize gelirsek:
(Daha önce satıcıdan da üründen de çok memnun kaldığım bir siparişim.Linkine burdan ulaşabilirsiniz)


Sol görseldeki takip kısmına tıklıyoruz karşımıza çıkan (sağ görsel) sayfadaki 1 numaralı görsel ürünün kargoya teslim edildiğini,2 numaralı görsel ürünün ülkemize doğru yola çıktığını,3 numaralı görsel ürünün ülkemize ulaştığını ve son olarak 4 numaralı görsel de paketin teslim alındığını gösteriyor. Alttaki Takip: ten de siparişimizin adım adım nerede olduğunu kontrol edebiliyoruz.

Türkiye'de Aliexpress kargolarını dağıtan kargo şirketi PTT


Siparişim Kaç Günde Elime Ulaşır?

 Siparişler genelde 15-45 İŞ GÜNÜ içerisinde elimizde oluyor. Fakat bazı siparişlerin 3 ayda da geldiği oluyor. Yine araştırdığım kadarıyla özellikle takipsiz kargolar geldiğinde PTT ana merkezinde bu kargoları bir süre bekletip toplu bir şekilde daha sonra dağıtıma çıkartıyormuş. Ben belirli bir süre bekleyip siparişimi alamadığımda PTT ana şubeye gidip Ad-Soyad vererek kargomu almıştım.Siz de fazla beklemek istemiyorsanız bu şekilde ürününüze kavuşabilirsiniz. :)

Satıcının Bana Sunduğu Gönderi Süresi Bitmesine Rağmen Ürünüm Hala Gelmedi,Şimdi Ne Yapacağım?

Bu durum benim başıma birkaç kez geldi. Siparişimizi verdikten sonra Takip kısmında yukarda bir sayaç var. O sayaç ürünün elimize gelmesi gereken gün sayısı anlamına geliyor. Örneğin sayacın sıfırlanmasına 3 gün kalmasına rağmen ürün hala gelmedi.O zaman da aşağıda Tartışma Aç seçeneğinden ürünün gelmediğini belirterek ister ücret iadesi ister ürünü tekrar talep edebiliyoruz.

Ben ücret iadesi talep ettiğimde satıcıyla (azıcık İngilizcemle ve sağolsun Translate ile) iletişime geçip,ürünün süresinin dolduğunu ve hala elime ulaşmadığına dair mesaj atıyorum.


Bayaaa uzun bir yazı oldu ama herşeyi detaylı bir şekilde yazmak istedim.Umarım kolay bir şekilde anlatabilmişimdir. Sormak istediğiniz şeyler varsa başta da belirttiğim gibi aşağıdaki yorumlardan ya da Instagram DM'den bana ulaşabilirsiniz. ❤❤❤

İnstagram: @dilosla


Share
Tweet
Pin
Share
5 yorum
Herkese merhaba :)
20 Mayıs 2017 günü gerçekleştirdiğimiz #izmirlibloggerlarileyazamerhaba etkinliğimizde birçok sponsorumuz vardı. Aralarında@yaylabakliyat 'ın göndermiş olduğu Chia Tohumunu da sizlere blogumda hem faydalarından bahsetmek hem de çok pratik bir ara öğün tarifi vermek istedim. Umarım keyifle okursunuz. 




Chia Tohumu Nedir?


Chia Tohumu olarak bildiğimiz ve özellikle son yıllarda adını sık sık duyduğumuz besin Meksika ve Guatemala da üretilen bir çöl bitkisiymiş. 


Şuan hemen hemen her markette bulunan chia tohumunun faydalarına gelirsek;
  • İçerisinde A,B,D ve E vitami var.
  • Lif içeriği yüksek bir bitkidir ve bunun sayesinde doğal kan şekerini dengeler.
  • Kan basıncını düşürür.
  • Kollestrolü dengeler.
  • Metabolizmayı hızlandırarak zayıflamaya yardımcı olur. 
  • İçerisinde bulunan omega 3 sayesinde beyni korur.
  • Yaşlanmayı önler.
  • Kemik sağlığını korur.
 Zararları ve yan etkileri;
  • Chia tohumu bazı ilaçlarla etkileşim haline girebildiği için kronik rahatsızlığı olan ve düzenli ilaç kullanan bireylerin doktoradanışmadan chia tohumunu kullanmaması gerekiyor.
  • Hamilelik döneminde tüketilmesi tavsiye edilmiyor.
  • Aşırı tüketim halinde bağımlılık yapabiliyor.
  • Boğazda şişkinlik,deride dökülme,bulantı,kusma yapabiliyor.
Özellikle zayıflamaya olan etkisiyle ilk akla gelen Chia Tohumunun besin değeri çok yüksek olduğu için gün içerisinde 1 kez tükettiğinizde sizi uzun bir süre tok tutuyor,acıkmanızı önlüyor.

Bir çok tüketim tarzı var ama ben aralarından muzlu olanı seçtim gerçekten çok pratik bir tarifi sizlerle paylaşmak istedim.

Muzlu Chia Tohumu Tarifi


Malzemeler:


Muzu bir kap içerisine alıp eziyoruz.


Üzerine  bardak sütü,
2 yemek kaşığı chia tohumunu,
 1 tatlı kaşığı balı ekleyerek karıştırıyoruz





Daha sonra karışımı servis bardağımıza alarak 1 saat dolapta bekletiyoruz.
İlk yaptığımızda baya cıvık bir halde oluyor ama dolapta beklettikten sonra chia tohumları şişiyor ve daha kıvamlı bir hala geliyor.




Gerçekten çok pratik ve hızla hazırlanan bir tarif. 
Herkese afiyet olsun :)

Chia tohumuyla tanışmamı sağlayan ve etkinliğimize katılımıyla bizleri çok mutlu eden Yayla Bakliyat'a çok teşekkürler. Diğer ürünlerine de bir başka paylaşımımda yer vereceğim.

Yayla Bakliyat iletişim adresleri ;

İnstagram: @yaylabakliyat
Web adresi: www.yaylabakliyat.com.tr


Share
Tweet
Pin
Share
3 yorum


Kafe kafe gezmeyi ,her gittiğim kafede farklı ayrıntılar farklı detaylar keşfetmeyi sevdiğimi eminim herkes biliyordur artık :) Bugün de İzmir'de farklı kafe arayışlarımızda  Vintage Kafe'ye denk geldik. Tabiki bi ön araştırmasını yapıp kendimizi kafenin yolunda bulduk.Bornova Küçükpark'ta saklı harika bir yermiş meğersem.



-Vintage Cafe: Nerde o eski günler" cümlesini kurmadan ölmez olan biz faniler,anneanne sandıklarında saklanan kıyafetlerin peşine düşer,hatıra defterleri karıştırır,eski fotoğrafları hasretle izler olduk.. Eski muhabbetlerin kalabalık toplanmaların,reel insan ilişkilerinin yoksulluğundan dem vuran bizler,retro plakların,el sanatlarının,geçmiş zaman geleneklerinin peşine düştük.. Düzenin mecbur bıraktığının aksine,elimizdeki o canlı,renkli ve akışkan ekranların doyuma ulaştırmadığının,hatta pek bi eksik kaldığının da farkında insanlar olduk. Olmadık mı? Olduk tabi.. Peki biz ne yaptık. Elimizi taşın altına koyduk ve Vintage Cafeyi sizlerle buluşturduk.

Etrafa bakmaktan menüye bakamadığım,adım attığım her köşede fotoğraf çektiğim gerçekten çok güzel detaylara sahip bir kafe.  




İçeriye girer girmez bizi bu cansız manken karşılıyor.

Kafanızı nereye çevirirseniz eskinin izleri gözlerinizin önünde. Tüplü televizyonlar,o zamanların kıyafetleri,radyolar,saatler.. Başta da dediğim gibi fotoğraf çekmekten ya da etrafa bakınmaktan menüye bakıp sipariş verme süremiz baya bi uzun sürdü :) 



Kafenin menü kapağı bu şekilde.

Eskiyi soluyarak geçmişe güzel bir yolculuk yapıp eski ve yeni lezzetleri bir arada bulabileceğiniz mükemmel bir yer. 
Öğrenci yeri olduğu için fiyatlar da baya uygun. En basitinden Türk kahvesi 5 tl mesela. Yanında da cinoyla beraber :) 




-Vintage Cafe: Nerede o eski günler? diyerek eskiye özlem duyan sizler,geçmişe ait birşeyler görüp hatıraları anımsamak,masanızın hemen yanındaki vitrinden size bakan daktilonun tuşlarıyla geçmişe dokunmak ya da kim bilir kimin elleriyle kimin dokunuşlarıyla ayakta kalmış o dikiş makinelerinin gücüyle güç bulmak. Ve o gözünüze çarpan guguklu saatler, zamanın burada nasıl geçtiğini size hatırlatan en sevimli haberciler.. Kahvenizi beklerken sizi çıkardığımız zaman yolculuğundan,kahvenizle birlikte gelen tatlı bir dokunuşla sizi tekrar geçmişe,çocukluğunuza ve çocukluğunuza ait bir tada götürmeye hazırız.


Alışılagelmiş kafelerdense bu atmosferde zaman geçirmeyi,sohbet edip,kahve içmeyi daha çok seviyorum. Fonda çalan 80-90'ların müzikleri ile beraber değmeyin keyfinize. 




Yemekleri deneme fırsatımız olmasa da araştırdığım kadarıyla kafenin dekorasyonu kadar onların da tadı harikaymış. Benim için en önemli ayrıntılardan olan çalışanların davranışları da; ilgi alakaları ve güler yüzleriyle benden tam puan aldı.





Konseptleri farklı,eskilerin tadı olan kafelerin yeri gönlümde daha başka bir yere sahip. Siz de farklı yerler keşfetmeyi sevenlerden ya da Vintage meraklılarındansanız İzmir Bornova'ya yolunuz düştüğünde kesinlikle uğramalısınız. 



Haftanın her günü 8:45-01:45 arası açık. 
Foursquare da 10 üzerinden 9 puan almış. 



Adres: Kazımdirik Mah, 159. Sokak No:14 Bornova/İzmir

Benzer kafelerden olan MÜNİRE'yi de okuyabilirsiniz. 

İnstagram: @dilaraakgumus 
Mail: dilara.akgumus@gmail.com


Share
Tweet
Pin
Share
20 yorum


Sosyopix ile anılarımız her zaman bizimle!


     Fotoğraflar sizin hayatınızın neresinde bilemem ama ben fotoğraf çekmeyi de çekilmeyi de çok sevdiğim için her karenin benim için anlamı çok başka.  İşte Sosyopix'te kadrajımızdan yansıyan bu kareleri ölümsüzleştirmek,anılarımızı hep yanımızda taşımamızı sağlamak için bizimle.


    




SOSYOPİX  'in sitesine girdiğinizde karşınıza çok samimi ve açıklayıcı bir site çıkıyor. 





Mini kare kartlar,modern çerçeveler,kanvas tablolar,albüm posterler,magnetler ya da benim tercih ettiğim kare kartlar gibi daha bir çok seçenek mevcut.







Görseldeki fotoğraf : @bubucuuk


Bana gelen kargoyu biraz inceleyecek olursak;


İçinde benim tercih ettiğim 36 Adet fotoğraf ve bu fotoğrafların arasından istediklerimi koyabileceğim geometrik aksesuarlar mevcut.








Gittiğim her yere Sosyopix'lerimi de götürüyorum ki çekeceğim fotoğraflarda da bana eşlik edebilsinler.








Doğum günümde kendime böyle bir arka plan hazırladım. İnanın önünde fotoğraf çekilmekten ya da direk duvarı çekmekten kendimi alamadım :)



Yılbaşında ise noel ağacım olmasa da kendime fotoğraflarımdan çok anlamlı bir ağaç yaptım :)




Odamın her köşesinde farklı farklı kullanıyorum. Hem düzenlemek hem de sürekli gözümün önünde olmaları inanın terapi gibi geliyor.




Peki neden Sosyopix? derseniz...


  • Sevdiklerinize verebileceğiniz,onları mutlu edebileceğiniz en anlamlı hediye,
  • Kaliteli el işçiliğiyle hazırlanıp bizlere gönderilmeden önce en ince ayrıntısına kadar inceleniyor,
  • Her yaştan internet kullanıcısının kolay bir şekilde sipariş verebilme olanağı,
  • 1. sınıf baskı kalitesi,
  • %100 mutluluk garantisi,
  • Geri dönüşümlü malzemeler kullanılması,
  • Türkiye'nin her yerine ücretsiz kargo imkanı,
  • Hızlı teslimat,
  • Güvenli alışveriş,
  • Kapıda ödeme avantajı..

Sosyopix i  instagram adresinden takip edebilirsiniz.

 Ayrıca sipariş verdikten sonra size gelen paketin fotoğrafını instagramda #sosyopix etiketiyle paylaşırsanız bir sonraki siparişinizde 10 TL indirim kazanıyorsunuz.







 Aklınıza takılan,sormak istediğiniz ne varsa Mail adreslerinden ulaşabilirsiniz,hemen geri dönüş sağlıyorlar. 

Bu güzel ve anlamlı hediye için sosyopix ailesine çok teşekkür ederim. Anılarım bundan sonra hep benimle!

Diğer yazılarım için takipte kalın.

İnstagram: @dilaraakgumus

dilara.akgumus@gmail.com
Share
Tweet
Pin
Share
5 yorum


5. sınıfta alnımda koskoca bir sivilce çıkmasıyla başladı aslında bu hikaye. Zaman geçtikçe ve ben o sivilceyle uğraştıkça yüzümün her yerini sardılar. Gitmediğim hastane kullanmadığım krem çeşitleri kalmadı ama asla benden kopamadılar, hatta gün geçtikçe daha da arttılar. Ben onlarla yaşamaya alışamadım ama onlar beni çok sevdiler.

Zaman geçti lise 2'de kortizonlu bir ilaç sayesinde sivilcelere kesin çözüm olduğunu öğrendim. Tabi durur muyum hemen Ege Üniversitesi'nde aldım soluğu. Prof. Dr. İdil ÜNAL Roaccutane tedavisinin iyi geleceğini fakat bazı şartları olduğunu söyledi ;

  • Her ay kan aldırmak için hastaneye geleceğimi,
  • Bol bol su tüketeceğimi,
  • Ruhsal olarak iyi olmam gerektiğini,
  • Bu tedavi sürecinde kilo alacağımı,
  • Dudaklarımın,yüzümün,ellerimin inanılmaz derecede kuruyacağını,
  • Saçlarımın az da olsa döküleceğini söyledi.                                                                                                                  
Bunlar benim için asla önemli değildi. O an düşündüğüm tek şey şu yüzümdekilerden artık kurtulmak istediğimdi. İdil Hanım daha sonra da bu tedavi sürecinde ilk önce olduğumdan daha da sivilceleneceğimi ve bunu kafama takmamam gerektiğini söyledi. Çünkü ciltte var olan sivilceyi cildin kusması gerekiyormus ve bu süre 2 3 hafta kadar sürüyormus. Bu dönemde kullandığım doz miktari 10 mg.dı. 10 mg mı günde 2 kez sabah ve aksam yemeklerden sonra içiyordum. Nitekim İdil Hanım'ın dediği de oldu. Yüzüm olduğundan daha fazla sivilcelendi. Bunu kafama takmıyordum çünkü araştırdığım ve İdil Hanım'ın söylediğine göre bunun iyileşmeye yönelik bir adım olduğunu biliyordum. Ayrıca dudaklarım aşırı derecede kuruyordu.Bunu önlemek için de Bepanthen kullanıyordum.


Yaklaşık 3 ay kadar 10 mg. kullanmaya devam ettim. Her ay hastaneye gittim,kan alındı ve her şey yolunda gidiyordu.

İdil Hanım bu sefer dozu yükselteceğini söyledi ve artık ilacı 10 mg + 20 mg. olarak kullanmaya başaladım. Sabah kahvaltısından sonra 10 mg. ı, akşam yemeğinden sonra ise 20 mg. ı içiyordum. Yüzümde gözle görülür değişim vardı ve gerçekten o sıralar kendimi dünyanın en mutlu insanı gibi hissediyordum.



İdil Hanım'ın en başta da dediği gibi kilo almaya başladım. Beni en çok üzen şey bu oldu ama yüzümdeki değişiklikleri gördüğüm için bu kilo sorununu pek aklıma takmıyordum.

1 seneye yakın Roaccutane tedavim sürdü. Son kontrole gittiğimde İdil Hanım artık ilacı kullanmama gerek kalmadığını yüzümün gerçekten iyileştiğini söyledi. Sadece tek sorun bu sivilcelerin bıraktığı izlerdi. Onlar için de LA ROCHE-POSAY markasının EFFACLAR JEL ve EFFACLAR DUO ürünlerini tavsiye etti.

 LA ROCHE-POSAY EFFACLAR JEL


Yağlı ve hassas ciltler için temizleyici jel.Cildi kirden ve fazla sebumdan arındırıp,cilde temizlik ve tazelik veriyor.İçerisinde termal su içeriyor. Sabun,alkol ve paraben içermiyor. Ben bu ürünü her gün sabah kalktığımda ve akşam yatmadan önce 2 kez elimi ıslatarak,cilde yavaşça masaj yaparak uygulayıp daha sonra duruluyordum. (Puan: 10/10 )


LA ROCHE-POSAY EFFACLAR DUO 



Bu ürün gözenekleri temizleyeceğini,siyah noktaları,sivilceleri,yaraları gidereceğini ve cildi bebek yüzü gibi yapacağını vadediyor. Ben bu ürünü Effaclar Jel ile birlikte kullanmıştım. Doktorumun dediğine göre de Effaclar jel i her gün Effaclar Duo'yu günaşırı kullanmam gerekiyordu. Yaklaşık 2 ay kadar bu iki ürünü kullandım ve gerçekten çok memnun kaldım. Yüzümdeki izler,lekeler gözle görülür bir şekilde azalmaya başlamıştı. (Puan:10/10)

 Böylelikle sivilce tedavim burada son buldu. Fakat aradan 2 sene sonra sivilceler tekrarlamaya başladı.Yine eskisi gibi büyük,kızarık şekilde geri döndüler. Roaccutane tedavisi görenlerin çoğu bu sorunla karşılaşıyorlarmış. Tekrar kullanmayı çok düşündüm ama daha fazla kilo almak istemediğim için pek gözüm yemedi açıkçası. (Şu zamana kadar özel günler haricinde fondöten vb. ürünler kullanmadım.)

Şu an 21 yaşındayım eskisi gibi büyük ve kızarık sivilcelerim artık yok. Arada tek tük çıkıyor. La Roche-Posay markasının ürünlerinden sonra az da olsa kalan lekelerim hala benimle. Onlarla da yaşamaya alıştım artık :)

Şunu unutmamak gerekir ki; herkesin bünyesi, ilaçlara göstereceği tepki,yan etkileri farklıdır. O yüzden bana iyi ya da kötü gelen şey size tam tersi etki gösterebilir. Bu sadece kullanmak isteyenlere karşı anlatmak istediğim bir şeydi. Son olarak diyeceğim şey özellikle Roaccutane 'ı ASLA doktorunuza danışmadan kullanmayın!

Share
Tweet
Pin
Share
8 yorum



Üniversite sınavlarında ikinci deneyimi yaşayanlar arasındayım ben de.Açıkçası liseden beri tek hayalim psikolojik danışmanlık ve rehberlik bölümü okumak istememdi fakat şartlar (puanlar :) ) bu istekten vazgeçmemi zorunlu kıldı. Daha sonra bir arkadaşımın tavsiyesiyle Sakarya Üniversitesi'nde 4 yıllık İnsan Kaynakları Yönetimi bölümü olduğunu öğrendim. Oturup baya bir araştırmasını yapıp bilgilendikten sonra benden neden İK 'cı olmasın diye düşündüm ve şuan Sakarya Üniversitesi İnsan Kaynakları Yönetimi 3.Sınıf öğrencisiyim.

Peki İnsan Kaynakları NE DEĞİLDİR?


Şimdi size bir kaç anımdan bahsedeceğim,bunlar öyle bir aklıma kazındı ki ömrüm boyunca anlatacağıma eminim :)

Tercih sonuçları açıklandığında istediğim yer oldu diye tabiki de çok sevinmiştim. Artık kendimi İK'cı Dilara Akgümüş gibi görürken aile büyüklerimin daha İnsan Kaynakları'nın ne olduğundan haberi yoktu :)

  • Anneannem İzmir dışına çıkmamı asla istemiyordu ama malesef bu acı (!) haberi ona verince '' İnsan Kaynakları ne? Yeni yeni icatlar çıkardın başımıza, ilk kez duyuyorum , hukukçu olacaktı benim en büyük torunum ahh vahh '' diyerek ilk yorumunu yaptı.
  • Daha sonra babaannem de bir tanıdığıyla bölümümün 4 yıllık olmadığı hakkında tartışmaya girdi. (Tabiki kazanan babaannem oldu :) )
  • Yine bir teyzenin ''Hangi bölümü kazandın kızıım?'' sorusuna ''İnsan Kaynakları Yönetimi '' diye cevap verdiğimde Ayşeee! kızıım bak Dilara İNSAN HAKLARI bölümünü kazanmış ne güzel bir bölüm sen de düşün bunu.'' gibi geri dönütler aldım.

Velhasıl kelam; İnsan Kaynakları; anneannemin deyimiyle yeni bir icat değil, babaannemin tartıştığı kişiye göre sadece 2 yıllık bir ÖnLisans bölümü değil, Teyzeye göre de İnsan Hakları değil :)






İnsan Kaynakları Yönetimi Çalışanları;
  • İşe alım için iş ilanı oluşturma sürecini gerçekleştiren,
  • Başvurulan arasında en uygun adayın seçilmesi için kafaları yiyen,
  • İş görüşmeleri ve mülakat süreciyle ilgilenen,
  • İşe alımı gerçekleştirip, şirkete kaydeden,
  • Oryantasyon ve adaptasyon sürecini yöneten,
  • Çalışanların tatil derdine derman olan,
  • Avans,ücretlendirme işlemiyle uğraşan,
  • Gerçekleştirilen performansı ölçen,
  • Şirket içindeki refahı,huzuru sağlamaya çalışan 'ne yapıyorsun evladım,mesleğin nedir senin?' diyen ablalara,abilere,amcalara,teyzelere cevap niteliğinde olan ,işi yokmuş gibi görünüp aslında o masa başında şirketin geleceğini tayin eden koca yürekli insanlardır İK'cılar.


Onları sevin :)



Sakarya Üniversitesi / İşletme Fakültesi - İnsan Kaynakları Yönetimi Tanıtım Filmi

Share
Tweet
Pin
Share
7 yorum
Older Posts

Ben Kimim?

Adım Dilara❤
5 Kasım 1995 İzmir doğumluyum. Sakarya Üniversitesi'nde İnsan Kaynakları Yönetimi son sınıf öğrencisiyim.
Sevdiğim,tavsiye ettiğim,deneyimlediğim,gezip gördüğüm,sizinle paylaşmak istediğim herşeyi yazmak istedim. Ben zevkle yazıyorum,umarım siz de en az benim kadar zevkle okursunuz.
Hoşgeldiniz :) ❤

Beni Takip Edin❤

  • İnstagram
  • Pinterest
  • Twitter

Blog Arşivi

  • ▼  2017 (4)
    • ▼  Mayıs (2)
      • Aliexpress'ten Nasıl Alışveriş Yapılır?
      • Chia Tohumu Nedir? & Muzlu Chia Tohumu Tarifi
    • ►  Ocak (2)
  • ►  2016 (3)
    • ►  Haziran (3)

❤❤❤

Bana Ulaşın❤

Ad

E-posta *

Mesaj *

Sponsor

Bumerang - Yazarkafe

Created with by ThemeXpose | Distributed By Gooyaabi Templates